-
1 yüzü kara
осрами́вшийся, опозо́рившийся, посрамлённый -
2 yüzü kara etmek
напэ техын -
3 yüz
yüz1 hundert; Hundert f;yüzler Hunderte pl;yüzlerce Hunderte von;yüz numara WC n (00);yüz21. subst Gesicht n; Oberfläche f; Vorderseite f, Front f (eines Gebäudes); Seite f, Abhang m (eines Berges); rechte Seite (eines Stoffes); rechts (stricken);yüz akıyla ehrenvoll;-den yüz bulmak abw verwöhnt werden;-den yüz çevirmek fig jemandem die kalte Schulter zeigen; sich abwenden von D;yüz göstermek auftreten, sich zeigen; (jemandem) zugetan sein;-le yüz göz olmak abw auf vertrautem Fuße stehen mit, seinen Ansehen verlieren bei;yüz kızartıcı schändlich, schmachvoll;-e yüz tutmak nahe daran sein zu (+ inf), nahe sein D;-e yüz vermek abw jemanden verwöhnen;yüz yüze gelmek sich (plötzlich) gegenüberstehen; einander begegnen;yüze gülmek katzenfreundlich sein; freundlich wirken;rahat usw yüzü görmek endlich Ruhe usw haben;-in yüzü gözü açılmak frech werden; wieder sauber usw sein;yüzü kara mit Schande bedeckt;-in yüzü kızarmak schamrot werden;-in -e yüzü olmamak sich nicht trauen, zu …; nicht aushalten können A;-in yüzü suyu hürmetine zum ehrenden Andenken an A;-meye yüzü tutmamak sich nicht trauen (etwas zu fordern);yüzü yumuşak nachgiebig, weichherzig;yüzüne bakılır ganz hübsch;yüzüne bakılmaz sehr unschön;-in yüzüne bakmamak jemanden nicht mehr sehen wollen; jemanden absichtlich übersehen; fig jemanden schneiden;-in yüzünü ağartmak jemanden mit Stolz erfüllen;yüzünü kara çıkarmak jemanden schmähen, besudeln;-den yüzünün akıyla çıkmak sich ehrenvoll aus der Affäre ziehen, sich (D) zu helfen wissen2. postp bu yüzden deswegen, aus diesem misslichen Grund;-in yüzünden wegen G, aus D (negativ);benim yüzümden meinetwegen, durch meine Schuld;dikkatsizlik yüzünden aus Unvorsichtigkeit;kar yüzünden der Schneefälle wegen, durch Schnee(fall) -
4 istemek
жела́ть хоте́ть* * *-i1) хоте́ть, жела́тьkanapeye oturmak istedi — он захоте́л сесть на дива́н
isteyerek — охо́тно
istediğiniz gibi olsun — пусть бу́дет так, как вы хоти́те
nasıl istersiniz — как хоти́те, во́ля ва́ша
2) -den, -i проси́тьondan yardım etmesini istediler — его́ попроси́ли помо́чь
3) спра́шивать, хоте́ть ви́детьsizi isteyen kimdi? — кто хоте́л ви́деть вас?
4) быть ну́жным / необходи́мымçok vakit ister — тре́буется мно́го вре́мени
istemez — не ну́жно, не на́до
cevap istemez — отве́та не на́до
5) проси́ть вы́йти за́муж; сва́татьсяkomşunun kızını istediler — они́ сва́тались к до́чери сосе́да
••isteyeninin bir yüzü, vermeyenin iki yüzü kara — посл. проси́ть сты́дно, а отка́зывать в про́сьбе - сты́дно вдвойне́
-
5 istemek
"1. /ı/ to want, desire, wish. 2. /dan, ı/ to ask (someone) for (something). 3. /ı/ to ask to see or talk to (someone). 4. to be necessary; to require. 5. /ı/ to ask for (a woman) in marriage. -sizin/istemeyerek 1. unwillingly, reluctantly. 2. involuntarily, accidentally. İstemez. colloq. I don´t want it./It is not required. isteyerek 1. willingly, gladly, of one´s own accord. 2. on purpose, intentionally. İsteyenin bir yüzü kara, vermeyenin iki yüzü. proverb A person who has to ask for something is shamed, but a person who refuses him is doubly shamed. İstemem diyenden korkmalı. proverb Beware of the person who says of something, ´´I don´t want it.´´ istediği gibi at koşturmak/oynatmak to do as one pleases (without regard for others). ister istemez 1. perforce, like it or not. 2. as soon as requested. İstemem, yan cebime koy. colloq. He is pleased to get what he seems to be refusing." -
6 yüz
лицо́ (с) обло́жка (ж) со́тня (ж) сто* * *Iyüzler — со́тни
yüzde yüz — а) сто проце́нтов; б) по́лностью, целико́м, на все сто; в) наверняка́
II 1.oydu yüzde yüz — э́то был, наверняка́, он
1) лицо́yüz çizgileri — черты́ лица́
2) пове́рхностьyüze çıkmak — всплыва́ть на пове́рхность
suyun yüzünde — на пове́рхности воды́
3) пере́дняя сторона́ (чего-л.)binanın yüzü — фаса́д зда́ния
4) лицева́я сторона́ (ткани и т. п.)kumaşın yüzü — лицева́я сторона́ тка́ни
5) на́волочка6) о́страя ре́жущая сторона́ (чего-л.)bıçağın keskin yüzü — ре́жущая о́страя сторона́ ножа́
7) стыд, стесне́ние; со́вестливостьadamda yüz yok ki! — у челове́ка [нет] ни стыда́ ни со́вести!
8) нару́жная сторона́ (чего-л.)arka yüz — за́дняя сторона́
ön yüz — пере́дняя сторона́
2.yan yüz — бокова́я сторона́
благоскло́нность, хоро́шее отноше́ниеyüz bulmak — быть хорошо́ при́нятым кем, по́льзоваться чьей-л. благоскло́нностью
yüz görmek — по́льзоваться чьим-л. расположе́нием / хоро́шим отноше́нием
çocuk babasından yüz görmedi — оте́ц не потака́л ма́льчику
yüz göstermek — а) хорошо́ относи́ться к кому; б) обнару́живаться, проявля́ться, пока́зывать
yüz vermek — а) хорошо́ / приве́тливо встреча́ть; ока́зывать уваже́ние; б) потво́рствовать; ба́ловать
3.yüz vermemek — а) не ока́зывать внима́ния; б) не придава́ть значе́ния, пренебрега́ть
yağmur yüzünden — из-за дождя́
••yüz bulunca astar istemez — посл. ≈ дашь ему́ па́лец - отку́сит ру́ку
yüzüne tükürseler yağmur yağıyor sanır — посл. плю́нешь ему́ в лицо, а он тебе́ ска́жет "до́ждь идёт"; ≈ плю́нешь в глаза́, а он тебе́ [ска́жет] - бо́жья роса́
yüzünüze güller — погов. ≈ вам благоуха́ют ро́зы (говорится, когда заходит разговор о вещах, вызывающих омерзение, отвращение)
- yüz akı ile çıkmakyüz yüzden utanır — посл. лю́дям легко́ договори́ться при ли́чной встре́че
- yüz aklığı göstermek
- yüz ağartmak
- yüzünden akmak
- yüzü asılmak
- yüzüne bağırmak
- yüzüne bakılacak gibi
- yüzüne bakılmaz
- yüzüne bakmamak
- yüzüne bakmaya kıyamamak
- yüzüne bir daha bakmamak
- yüzünü buruşturmak
- yüzünü çevirmek
- yüze duramamak
- yüzünden düşen bir parça olur
- yüzünü gözünü cennetlik
- yüzünü gören cennetlik
- yüz geri etmek
- yüzü görmek
- rahat yüz görmek
- yüzü görmemek
- dert yüzü görmemek
- rahat yüzü görmemek
- yüzü gözü açıldık
- yüzünü gözünü açmak
- yüzüne gözüne bulaştırmak
- yüze gülmek
- yüzü gülmek
- yüzünden kan damlıyor
- yüzüne kan gelmek
- yüzü kalmamak
- yüzünü kara çıkarmak
- yüzü kasap süngüriyle silinmiş
- yüzü karışmak olmak
- yüzü allak bulak olmak olmak
- yüzü alabora olmak
- yüzü kızarmak
- yüzünden okumak
- yüzü seçilmek
- ışık arkadan geldiği için yüzü seçilmiyor
- yüz sürmek
- yüz tutmak
- yıkılmaya yüz tutmak
- yüzü tutmamak
- yüzünü unutmak
- yüz vermek
- yüz vermemek
- yüz yazmak
- yüzü yere gelmek / geçmek
- yüzünün derisi yere geçmek
- yüzü ak olsun! -
7 yüz
"1. face (of a person or animal). 2. face (the front, exposed, finished, dressed, or otherwise specially prepared surface of something): kumaşın yüzü the face of the cloth. dağın kuzey yüzü the north face of the mountain. binanın yüzü the building´s façade. paltonun yüzü the outer side of the coat. 3. surface: suyun yüzü the surface of the water. 4. cloth which encloses the stuffing of a cushion or pillow, case; mattress ticking; cloth used to cover a chair or sofa, upholstery, upholstering. 5. sense of shame, shame: Sende hiç yüz yok mu? Have you no shame? Ne yüzle ondan böyle bir şey isteyebilirsin? How can you have the gall to ask her for such a thing? 6. side: ırmağın öte yüzünde on the other side of the river. problemin bu yüzü this aspect of the problem. 7. cutting edge, face (of a knife blade or other sharp tool). -ü açılmak for (a thing´s) beauty to become evident or apparent, begin to shine forth. -ünü ağartmak /ın/ to give (someone, oneself) just cause for pride, do something that (someone, one) can take pride in. -ü ak (someone) who has no cause to be ashamed, who has nothing to be ashamed of. -ü ak olsun! Bless him! (said to express gratitude). -ünün akıyla çıkmak /dan/ 1. to manage to finish (a job) with one´s honor unsullied. 2. to succeed in doing (a job) as it should be done. -ünden akmak /ın/ (for something) to be evident from the look on (someone´s) face; (for something) to be evident from the way (someone) looks, be written all over (someone). -ü asılmak for a sour look or frown to come over (someone´s) face. -üne atmak /ı/ to return, refuse, or reject (something) insultingly. -üne bağırmak /ın/ to shout at (someone) angrily and rudely. -üne bakılacak gibi/-üne bakılır not bad looking, of middling looks. -üne bakılmaz very ugly (person). -üne bakmamak /ın/ 1. not to pay attention to (someone). 2. not to speak to (someone) (because one is angry with him/her). -üne bakmaya kıyılmaz very beautiful. - bulmak to get presumptuous, insolent, or uppity (after having been treated kindly or indulged). - bulunca/verince astar ister. colloq. If you give him an inch he´ll take a mile. -ünü buruşturmak to get a sour look on one´s face. - çevirmek /dan/ to break off relations with, have nothing more to do with (someone). -e çıkmak 1. to come to the surface. 2. to get presumptuous, insolent, or uppity. -ünün derisi kalın thick-skinned and brazen, brazenfaced, shameless. -ünden düşen bin parça olmak to wear a very sour face. -ünü ekşitmek to get a sour look on one´s face. - geri etmek to turn back; to retreat; to retrace one´s steps. (...) -ü görmek to experience, have: İki yıldır rahat yüzü görmedim. I haven´t had a moment´s peace for two years now. O çocuk hayatında dert yüzü görmedi. That kid´s never had a worry in his life. - göstermek to happen, occur, take place. - göz (someone´s) whole or entire face. -ü gözü açılmak 1. to be informed about sex, learn about the birds and the bees, be clued in on what sex is all about. 2. to begin to understand what the world is really like. -ünü gözünü açmak /ın/ 1. to inform (someone) about sex, teach (someone) about the birds and the bees, clue (someone) in on what sex is all about. 2. to cause (someone) to begin to understand what the world is really like. -üne gözüne bulaştırmak /ı/ to make a complete mess of (something), ball (something) up completely. - göz olmak /la/ to get to be on overly familiar terms with (someone). -ünü güldürmek /ın/ to make (someone) happy; to please (someone). -ü gülmek to be happy; to be pleased. -üne gülmek /ın/ to smile at (someone) hypocritically, make an essentially false display of friendship towards (someone). - kalıbı plaster mask of a person´s face. -ü kalmamak/-e karşı/ not to have the nerve/gall to ask (someone) for something. -ünden kan damlamak to be very healthy and rosy-cheeked, be in the pink of health. -üne kan gelmek to recover one´s health and color. -ü kara (someone) who has something to b -
8 su
вода́ (ж)* * *- yu1) вода́su almak — а) промока́ть ( об обуви); б) дава́ть течь (о лодке, судне); в) мор. брать питьеву́ю во́ду ( в судно)
su basmak — затопля́ть водо́й
su çekmek — а) впи́тывать во́ду; б) брать во́ду из коло́дца
su dökünmek — облива́ться водо́й
su etmek / göstermek / yapmak — дава́ть течь ( о судне)
su geçirmez — водонепроница́емый
su kaçırmak — а) пропуска́ть во́ду; б) арго моро́чить го́лову кому
su tesisatı, su boru hattı — водопрово́д
su vermek — а) полива́ть ( растения); б) напои́ть ( животных); в) дать во́ду кому; г) остужа́ть в воде́ калёный мета́лл
deniz suyu — морска́я вода́
içilir su, içme suyu — питьева́я вода́
kaynar su — кипято́к
maden suyu — минера́льная вода́
musluk suyu — водопрово́дная вода́
tatlı su — пре́сная вода́
yağmur suyu — дождева́я вода́
2) в соч.sular — во́ды
kıyı suları — прибре́жные во́ды
sanayı suları — промы́шленные во́ды
termal / şifalı sular — минера́льные исто́чники
yeraltı suları — подзе́мные во́ды
3) во́ды, во́дный масси́в; во́дные простра́нстваkara suları — территориа́льные во́ды
su baskını — наводне́ние
su basma — затопле́ние
köyü su bastı — деревню́ затопи́ло
su kavşağı — слия́ние рек
su yüzü — пове́рхность воды́
suyun yüzünde — на пове́рхности воды́, на воде́
4) река́, ре́чка5) врз. сокdomates suyu — тома́тный сок
portakal suyu — апельси́новый сок
mide suyu — физиол. желу́дочный сок
6) эссе́нция ( получаемая из пахучих цветков)çiçek suyu — цвето́чная эссе́нция
gül suyu — ро́зовая вода́
7) отва́р, насто́й; бульо́нet suyu — мясно́й бульо́н
pirinç suyu — ри́совый отва́р
tavuk suyu — кури́ный бульо́н
iki su yıkamak — стира́ть два ра́за
••suda balık satmak — погов. дели́ть шку́ру неуби́того медве́дя
suyu görünce teyemmün bozulur — посл. при ви́де воды́ в омове́нии песко́м уже нет нужды́ (если есть возможность решать вопрос законным путём, то почему не воспользоваться этой возможностью)
suyu görmeden paçaları sıvamak — погов. засучи́ть штани́ны, не ви́дя воды́
- suyunu almaksu uyur, düşman uyumaz — посл. во́ды спят, враг не дре́млет
- suyu baştan kesmak
- sudan cevap
- su çarpmak
- suyu keşilmiş değirmene dönmek
- suyunu çekmek
- sudan çıkmış balığa dönmek
- su dökmek
- suya düşmek
- sudan geçirmek
- su gibi - su gibi bilmek
- su gibi gitmek
- su gibi okumak
- su gibi terlemek
- suyuna gitmek
- suyunca gitmek
- suya göstermek
- su göstermemiş
- su yüzü göstermemiş
- su götürmez
- suyu ısınmak
- suyu kaynamak
- su içinde
- su içinde kalmak
- su iktiza etmek
- su kapmak
- sular kararmak
- su katılmamış
- suyu kesiyor
- su kesmek
- su kesilmek
- su koyuvermek
- suyu mu çıktı?
- yahu, İstanbulun suyu mu çıktı?
- suyu nereden geliyor
- suda pişmiş
- su okutmak
- suya sabuna dokunmamak
- suya salmak
- suyu seli kalmamak
- su serpilmek
- suyunun suyu
- suyuna tirit
- su yürümek
- su yüzüne çıkmak -
9 alın
ло́б (м)* * *выпад. -lnı1) лоб, чело́2) пе́ред, пере́дняя часть (напр. здания и т. п.)••- alnının akı ile
- alın damarı çatlamak
- alnının kara yazısı
- alnını karışlarım!
- alın teri
- alnında yazılmış -
10 taş
камень; каменный; горная порода- alçı taşı
- alüminyüm taşı
- amazon taşı
- anahtar taşı
- Ankara taşı
- aside dayanıklı taş
- assuan taşı
- bağ taşı
- balgam taşı
- beton taşı
- bezeme taşı
- bileği taşı
- bileme taşı
- bordür taşı
- cila taşı
- çakıl taş
- çakmak taşı
- çamur taşı
- çimento taşı
- dam taşı
- değerli taş
- denek taşı
- dere taşı
- dikili taş
- dikme taş
- doğal taş
- esmer taşı
- göz taşı
- granit taşı
- hacıbektaş taşı
- ham taş
- harpuşta taşı
- inşaat taşı
- kaldırım taşı
- kaplama taşı
- kayağan taş
- kaymak taşı
- kayrak taşı
- kazan taşı
- kemer taşı
- kenar taşı
- kenet taşı
- kesme taş
- kırma taş
- kıymetli taş
- kil taşı
- kilit taşı
- kilometre taşı
- kireç taşı
- köşe taşı
- kum taşı
- lacivert taşı
- lal taşı
- litografya taşı
- mehenk taşı
- mezar taşı
- moloz taşı
- mozaik taşı
- panzehir taşı
- ponza taşı
- sel taşı
- sınır taşı
- silim taşı
- suni taş
- sünger taşı
- şömine taşı
- tabii taş
- tek taş
- temel taşı
- üzengi taşı
- volkanik kara taş
- yalan taşı
- yapay taş
- yapı taşı
- yastık taşı
- Yemen taşı
- yontulmuş taş
- yüzü işlenmemiş taş
- zımpara taşıİnşaat Mühendisliği ve Mimarlık Türkçe-Rusça Sözlük ve Rus-Türkçe Sözlük > taş
См. также в других словарях:
yüzü kara — sf. Utanacak bir durumu olan (kimse) … Çağatay Osmanlı Sözlük
isteyenin bir yüzü, vermeyenin iki yüzü kara — birinden bir şey isteyen utanır ancak isteği yerine getirmeyen daha çok utanmalıdır anlamında kullanılan bir söz Verirse ne âlâ! İsteyenin bir yüzü, vermeyenin iki yüzü kara der, işin içinden çıkarım. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
kara — 1. is. 1) En koyu renk, siyah, ak, beyaz karşıtı 2) sf. Bu renkte olan Kara gözlüm efkârlanma gül gayri / İbibikler öter ötmez ordayım. B. S. Erdoğan 3) Esmer 4) sf., mec. Kötü, uğursuz, sıkıntılı 5) mec. Yüz kızartıcı durum, leke 6) mec. İftira… … Çağatay Osmanlı Sözlük
arife günü yalan söyleyenin bayram günü yüzü kara çıkar — bir sözün yalan olduğu çabuk anlaşılır ve söyleyen toplum içinde utanılacak bir duruma düşer anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
yüz — 1. is. 1) Başta, alın, göz, burun, ağız, yanak ve çenenin bulunduğu ön bölüm, sima, çehre, surat Bir güzel çocuk yüzüyle gülümsüyor. S. F. Abasıyanık 2) Yüzey, satıh Suyun yüzünde. 3) Kesici araçlarda ağız Bıçağın keskin yüzü. 4) Bir kumaşın… … Çağatay Osmanlı Sözlük
istemek — i 1) İstek duymak, arzulamak İçeri girmekten korkarak bahçedeki demir kanepeye oturmak istedi. P. Safa 2) den, i Bir şeyin kendisine verilmesini veya yapılmasını söylemek, dilemek Bir gün benden okumak için kitap istedi. F. R. Atay 3) Görmek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
arife günü — is. Dinî bayramlardan önceki gün Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller arife günü yalan söyleyenin bayram günü yüzü kara çıkar … Çağatay Osmanlı Sözlük
cihan — is., gök b., Far. cihān 1) Evren Yunus gibi yüzü kara, cihana gelmiş var mıdır? Yunus Emre 2) Dünya Yurtta sulh, cihanda sulh. Atatürk Birleşik Sözler iki cihan Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller cihanı tutmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kaşga at — yüzü ak, gözlerinin çevresi kara olan at, peçeli at I, 426 § ka şga koy; başı ak, başka yerleri kara olan koyun I, 426 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
List of Karaoke Revolution songs — This article provides a list of songs featured in the Karaoke Revolution series of games.ong lists North America Note: These songlists include the names of the artists who most famously recorded the song. The songs as they appear in the game are… … Wikipedia
Episodios de Bleach — Anexo:Episodios de Bleach Saltar a navegación, búsqueda Contenido 1 Sagas 1.1 Shinigami sustituto 1.2 Sociedad de Almas: La entrada furtiva 1.3 … Wikipedia Español